Kategori: Alıntı

  • Enver Gökçe

    Enver Gökçe

    “Türkiye yaşanmaz oldu!
    Gel gör halimiz yaman!
    Haramiler, bezirganlar elinden
    Aman, el aman!”

    Şiirlerini ne zaman okusam gözlerim dolar, yüreğim sızlar. Aydınlık, özgürlük uğruna büyük acılar çekmiş güzel insanlardan biri Enver Gökçe. Çok sevdiği Nazım Hikmet’in “Yaşamaya Dair” şiirinde onun gibi niceleri için yazdığı gibi;

    “Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken”…

    Bugün, ölümünün üzerinden 42 yıl geçti. Nurlar içinde uyusun…

    Pablo Neruda şiirlerini Türkçeye ilk çeviren ve Nazım Hikmet hayranı olmasına rağmen, tamamen kendine özgü tarzıyla yazdığı şiirlerinden kısa bir alıntı;

    “Türkiye yaşanmaz oldu!
    Gel gör halimiz yaman!
    Haramiler, bezirganlar elinden
    Aman, el aman!”

    Ankara 1947
    “Bütün Şiirleri”, Enver Gökçe, Evrensel Basım Yayın, Üçüncü Basım, Kasım 2012, 81. Sayfa

    “Sanatçıyı sosyal problemlerin, halk hayatının, sosyal davaların dışında görenler, menfaatleri icabı, rahata alışık olanlardır, sosyal ge­lişmenin hızlandırılmasından korkanlardır, taşlaşmış, yosun tutmuş değerleri muhafaza etmek isteyenlerdir, hastalıklı melankoliklerdir.”

    “Bütün Şiirleri”, Enver Gökçe, Evrensel Basım Yayın, Üçüncü Basım, Kasım 2012, 21. Sayfa

    Kendi adıma birşeyler yazmak isterdim ama büyük usta Aziz Nesin’in “Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim” kitabında Enver Gökçe için yazdığı satırlar duygu dolu ve çok ama çok manidar;

    “Son yirmi yıldır Enver Gökçe olgusu, içimde inceden sızılı bir duygu olarak sürer. Devrimci kuşakdaşlarının bir simgesi gibi gelir bana. Çok acı çekmiş, çok ezilmiş, dayanılmaz acılara bağırıp çağırmadan, yalvarıp inlemeden sessizce ama onurla dayanmış, gencecik yaşındaki sınırsız tutkularını büyük özveriyle, toplumcu savaşımın utkusu umuduna bağlamış, göremeyeceği, yaşayamayacağı, tadamayacağı ama gerçekleşeceğine kesinlikle inandığı güzel günlerin sarsılmaz iyimserliğine yaşamını adamış devrimci kuşağın simgesi… O kuşağın pekçok değeri gibi, değerbilmez bir toplumda, köksüz ve geleneksiz kentligiller (burjuvalar) elinde yolkeçesi diye kullanılmış ipekli bir seccade… İşte benim için Enver Gökçe… Vakıf – Çatalca, 14 Mayıs 1980”

    Aziz Nesin
    Nesin Yayınevi, 12. Basım, Ekim 2019, 101. Sayfa
  • Sâdık Hidâyet

    Sâdık Hidâyet

    “Kararımı verdim. Yaşamaktan duyulan tiksinti bizi boğana kadar bu bok kataraktı içinde mücadele edilmelidir.”

    Fransız polisi, 1951 yılının Nisan ayında, Paris’te bir apartman dairesinde, gazdan zehirlenerek ölmüş bir insan buldu. Ölen kişinin, bugün İran’ın büyük edebi karakteri ve ilk modernist yazarı olan Sâdık Hidâyet olduğu teşhis edildi. Hidâyet dairesinin kapasını kilitleyip, gazı açarak intahar etmişti. Hayatta olduğu müddetçe çok az kişi onu ciddiye aldı ve neredeyse hiç kimse değerini anlayamadı. Uzun süre Paris’te yaşadıktan sonra Tahran’a döndüğünde Hidayet, bir katip ve başarısız bir memur olarak fakir bir yaşam sürerken yazmaya devam etti. Yaşadığı baskılar ve toplumun yozlaşması onu bunalıma sürükledi ve yeniden Paris’e gitmek zorunda kaldı. 48 yaşındayken hayatına son verdi. Oysa kısa süre önce bir arkadaşına gönderdiği mektupta şöyle yazmıştı; “Kararımı verdim. Yaşamaktan duyulan tiksinti bizi boğana kadar bu bok kataraktı içinde mücadele edilmelidir.”

    Her ne kadar “Kör Baykuş” baş yapıtı olarak anılsa da, benim için “Hacı Aga” adlı kısa romanı mutlaka okunması gereken en etkileyici eseridir. Kitapta yazılanlar size hiç yabancı gelmeyecek, yaşadığınız dönem ve toplumdan bir çok ortak nokta bulacaksınız.
    Doğumunun 120. yılında, Sâdık Hidâyet’i saygı ve hayranlıkla anıyorum.

    “Hacı Aga” ‘dan kısa bir alıntı;

    “Devletin kendisi hırsız; milleti çarpıyor. Nankörlüğü de cabası. Bir avuç aç, aciz yoksula millet demişler! Acıyan kim? Niçin her şeyi sadece tüccardan bekliyorlar? Ordumuz ordu, maliyemiz maliye mi sanki? Maarifimiz, adliyemiz adam gibi mi? Al birini, vur ötekine. Deveye sormuşlar “Niye boynun eğri?” “Nerem doğru ki!” demiş… Bu insanlar yıllardır aynı yalanları yutuyorlar. İşin matrak tarafı, kendilerini dünyanın en akıllı insanları sanıyorlar… Biz sahteciliği, hırsızlığı, üçkağıtçılığı akıl ile karıştırıyoruz. Hangi sanat, hangi ilim?”

    “Hacı Aga”, Sâdık Hidâyet, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı: İstanbul, Nisan 2013, 74. Sayfa
  • Panait Istrati

    Panait Istrati

    “Ya! Demek sözüm canınızı sıktı. Bu çok doğal, ama işte gerçek dostluğun en büyük eksiği de budur. Büyük bir ressam olduğunuzu söylememi tercih edersiniz. Evet, sizde bir sanatçı mizacı var; ama resimlerinizi görmeden söyleyebilirim ki onlarda mutlu ve belki de yetenekli bir çocuğun gevezeliklerinden başka bir şey yoktur. Dünyadaki sanatçıların onda dokuzu ve belki daha fazlası aynı durumdadır: Güneşte uçan sinekten çok daha az duygulanırsınız, kolayca güler, kolayca ağlarsınız, çabucak mutlu, çabucak mutsuz olursunuz, hemen kalkıp resim yapar, heykel yontar, besteler yapar, yazı yazarsınız… İşte sanat diye de buna diyorlar! Ama yetenekli olmak, iyi bir kalp taşımak ve hatta bir asi olmak büyük bir şey ifade etmez…”

    “Arkadaş”, Panait Istrati, Varlık Yayınları, On Beşinci Basım, 2006, 120. Sayfa

    “Hani bazen düşünüyorum da Tanrı insanı, sırf hayvanların ne kadar dürüst ve nazik olduklarını ispat etmek için yeryüzüne getirmiş olmalı diyorum.”

    “Arkadaş”, Panait Istrati, Varlık Yayınları, On Beşinci Basım, 2006, 126. Sayfa
  • Ulus Baker

    Ulus Baker

    Çok genç yaşta kaybettiğimiz Ulus Baker’in (14 Temmuz 1960 – 12 Temmuz 2007), “Aşındırma Denemeleri” adlı kitabından alıntı;

    “Bir duygu ile bir hakikati değiştokuş etmeye razı olmanın ne büyük bir kayıp olabileceğini bir düşünmeye çalışın: Üstelik zarar, hem duygudan hem de hakikatten verilmiştir.”

    Ulus Baker – “Aşındırma Denemeleri”, İletişim Yayınları, 4. Baskı 2022, İstanbul, 29. Sayfa
  • Nikolay Gavriloviç Çernişevski

    Nikolay Gavriloviç Çernişevski

    “Biliyorum, sizin kitaplarınızda böyle yaşanmaz diyor; böyle yaşanmayacağına göre de, hayata yeni bir düzen vermek gerekir, diyor. Madem öyle, madem şimdiki düzende yaşanmaz diye buyuruyorlar, neden kendileri yeni, yaşanası bir düzen kurmuyorlar peki? Kitaplarınızda nasıl bir yeni düzenden söz edildiğini de biliyorum ben… İyi bir düzen olacak bu. Gelgelelim ne sen ne ben görebiliriz o iyi düzeni. Neden dersen halkımız insanı çileden çıkartacak kadar ahmak, bön. Bu halkla mı kurulacak o iyi düzen! Eski düzende eskisi gibi yaşayıp gideceğiz. Sen de böyle yaşa. Nasıl bir düzen bu eski düzen? Sizin kitaplarınızda yazdığı gibi tam: Uyanık ol, vermeden al, soy, yağmala.”

    “Nasıl Yapmalı?”, Kor Kitap, Dördüncü Basım Kasım 2023, 43. Sayfa
  • Kitap okumak…

    Okuyan insan; sevmeyi, saygı duymayı, üzmemeyi, ihanet etmemeyi, kıymet bilmeyi, üretmeyi bilir. Okuyan insan; insanlara, hayvanlara, böceklere, ağaçlara saygı gösterir, yaşadığı dünyaya sahip çıkar ve korur. Okuyan insan; vicdan sahibidir, empati yapar, haram ve hak yemez. Okuyan insan ; halkını soymaz, halkına hakaret, eziyet ve vatanına ihanet etmez.

    Tüm kitap dostlarının “8 Eylül Uluslarası Okuryazarlık Günü” kutlu olsun…

    Nikolay Çernişevski’nin, “Nasıl Yapmalı?” adlı kitabından kısa bir alıntı;

    “Hadi dostlarım, derinlerinde debelenip durduğunuz yedi kat çamurun içinden doğrulup kalkın! Evet; hadi kalkın, bu o kadar zor bir şey değil! Mutlu bir yaşam sürmek için ışıklı, aydınlık dünyaya çıkın; buraya uzanan yol bakın nasıl da göz alıcı, gönül çelici ve nasıl da kolay; gelişme, bu yolun adı gelişme, gelişme… Çevrenize bakın, izleyin, düşünün, yaşamın tertemiz tatlarını, insanın iyi ve mutlu olabileceğini anlatan yazarlar var, onların kitaplarını okuyun. Evet, okuyun bu kitapları, çünkü bu kitaplar insanın yüreğini sevinçle doldurur; yaşamı izleyin, yaşamı izlemek son derece ilginçtir; düşününüz, düşünmek çok çekici, sürükleyici bir şeydir. Evet, hepsi bu! Sizden ne bir şey vermeniz, ne bir şeylerden yoksun olmanız isteniyor! Hayır, gerek yok bunlara! Yalnızca mutlu olmayı istemek! Bunun için gelişmenize büyük bir zevkle özen göstereceksiniz… Çünkü mutluluk gelişmededir.”

    (“Nasıl Yapmalı?”, Nikolay Çernişevski, Kör Kitap, 4. Basım Kasım 2023, 394. Sayfa)


    @senemtekinkoca

  • Fikir ve Eylem

    Tarihte, bir fikirden doğup eyleme dönüşmüş hiçbir hareket, karşı eylem olmadan sadece karşıt bir fikir üreterek durdurulamamıştır. Fikir eyleme dönüşmeden önce karşıt fikir üretip onu yok edemediyseniz iş işten geçmiş demektir. Sizi yok etmek üzere gelen hiçbir düşmanı, konuşarak durduramazsınız. O düşman ancak bir eylemle saf dışı edilebilir.

    “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüyle barışı savunan Mustafa Kemal Atatürk, vatanı yok etmek üzere isteyen, hain düşmanı karşı eylemle durdurmuştur. Daha sonrasında Cumhuriyet ve laiklik karşıtı fikir ve eylemleri de yine karşı fikir ve eylemlerle pasifize etmiştir. Ülkenin çağdaş bir düzeye ulaşılabilmesi için gereken şartları da ürettiği fikirlerin ardından eyleme geçirdiği devrimlerle sağlamıştır.

    Hiçbir siyasi muhalefet, eyleme geçmiş iktidar hareketlerini, konuşmalar, kınamalar, boş tehditlerle durduramaz. Eylemsiz muhalefet, pasif muhalefettir. Etkisizdir. Kuru gürültü, iktidara zaman kazandırıp, ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir işe yaramaz.

    Emil Cioran, “Çürümenin Kitabı” adlı eserinde; “Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur. En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.” diye yazmıştır. (Metis Yayınları, Ocak 2021, 12. Sayfa)

    Bir fikir, karşıt bir fikir, bir eylem de ancak karşıt bir eylemle durdurulabilir.
    @radikalententelektuel